Önemsiz Bilime Güvenmenin Gizli Maliyetleri

Önemsiz Bilime Güvenmenin Gizli Maliyetleri

Günümüzün dijital çağında internet sayesinde çok büyük miktarda bilgiye erişim sadece bir tık uzağınızda. Bunun faydaları olsa da, özellikle sosyal medya platformlarında yaygın olarak “sahte haber” olarak bilinen yanlış bilgilerin yayılmasıyla ilgili endişeleri de artırıyor. Yanlış raporlama sorunu ana akım medyanın ötesine uzanıyor; sahte çalışmalar saygın bilimsel dergilerde bile yer alıyor. Bu soruna ek olarak, hakemli dergilerde yayınlamak isteyen araştırmacılara makaleler satan kar amacı gütmeyen kuruluşlar olan “kağıt fabrikaları”nın ortaya çıkması da vardır. Bu eğilimle mücadele etmek için bazı üniversiteler artık bireylerin medyadaki haberlerin ve iddiaların geçerliliğini ve güvenilirliğini ayırt etmelerine yardımcı olacak kurslar sunuyor.

Her ne kadar bazı riskli çalışmalar ve yanlış bilgi içeren makaleler dergilerden geri çekilmiş olsa da, önemsiz bilimin tüm örneklerini ele almak bir zorluk olmaya devam ediyor. “Atık bilim” olarak da bilinen sahte bilim, kötü yürütülen çalışmalardan veya bilimsel verilerin yanlış yorumlanmasından kaynaklanabilir ve bu da maliyetli sonuçlara yol açabilir. Yasal işlemlerde hem davacılar hem de sanıklar, davalarını desteklemek için bilimsel kanıtlara ve bilirkişi ifadelerine güvenirler. Ne yazık ki jüriler, mahkeme salonunda bilirkişi kanıtı olarak gizlenen önemsiz bilime maruz kalabilir. Araştırmalar, daha yüksek eğitim seviyesine sahip bireylerin sahte bilimsel iddiaları benimseme olasılığının daha düşük olduğunu, bu da eleştirel düşünme becerilerini geliştirmenin önemine işaret ettiğini öne sürüyor. Bu nedenle avukatlar, mahkemede sunulan bilimsel kanıtların bütünlüğünü değerlendirme konusunda çok bilgili olmalı ve karşı avukat aracılığıyla önemsiz bilimin kullanımına itiraz etmeye hazır olmalıdır.

Bir yanıt yazın