Küresel ısınmayı istemeden de olsa durdurduk; “sapkın” yaklaşım yeniden su yüzüne çıktı

Küresel ısınmayı istemeden de olsa durdurduk; “sapkın” yaklaşım yeniden su yüzüne çıktı

Kükürt emisyonlarının azaltılması insan sağlığının iyileştirilmesine ve ormanların korunmasına yol açmıştır. Bununla birlikte, aynı zamanda, güneş ışığını uzaya geri yansıtan ve Dünya’yı soğutan, aerosol olarak bilinen havadaki parçacıkların sayısında da bir azalmaya neden oldu. Aslında insanlık daha sıcak bir Dünya için temiz havayı değiştiriyor. Kükürt emisyonları istemeden iklimin soğumasına neden oldu.

Bazı araştırmacılar, kasıtlı bir müdahale olarak kükürt parçacıklarının yayılmasının ısınmayı engellemeye yardımcı olup olamayacağını düşünüyor. Teorik olarak bu müdahale, parçacıkların uçaklardan dağıtılmasıyla gerçekleştirilebilir. Bu öneriler en iyi ihtimalle spekülatif olsa da, kıtasal buzulların parçalanmasını sınırlamak gibi diğer yöntemler de araştırılabilir.

Amerikalı iklim bilimci James E. Hansen ve meslektaşları, iklimin önceden düşünülenden daha hızlı ısındığını belirtti. İnsanların iyi niyetli eylemlerinin öngörülemeyen sonuçlara yol açabileceği konusunda uyarıda bulunuyorlar ve yerkürenin radyasyon dengesini düzeltmek için küresel işbirliği ve müdahalelerin gerekliliğini vurguluyorlar.

Hansen’in grubu, küresel düzeyde sera gazı emisyonları için bir fiyat belirlenmesini, Doğu ile Batı arasında işbirliği kurulmasını ve iklim değişikliğinin uygulanmasını içeren üç aşamalı bir program önerdi. Bu eylemlerin deniz seviyesinin yükselmesi gibi şiddetli iklim etkilerini önlemek için gerekli olduğu değerlendirilmektedir.

Araştırmacılar, atmosferik parçacıklardaki azalmanın ışığında “geçici güneş radyasyonu kontrolü” önlemleri öneriyor. Atmosferdeki kükürt bileşikleri gibi yansıtıcı parçacıkların miktarının arttırılmasını içerir. Bu öneri, potansiyel yan etkiler ve bu kavramı geliştirmek ve incelemek için ek araştırmalara duyulan ihtiyaç hakkında önemli soruları gündeme getiriyor.

Bazı araştırmacılar iklim değişikliği deneylerinin yasaklanmasını önerirken, diğerleri gerçek hayattaki değişikliklere başlamadan önce bu deneylerin daha ayrıntılı olarak incelenmesini öneriyor. Bu şu anda bilim camiasında bölücü bir konudur.

Sonuç olarak araştırmacılar iklim değişikliği konusunda ikiye bölünmüş durumda. Bazıları bunun sera gazı emisyonlarının zararlı etkilerini ortadan kaldırmak için potansiyel bir çözüm olduğuna inanırken, diğerleri bu tür faaliyetlere girişmeden önce daha fazla veri ve teorik araştırmanın gerekli olduğunu savunuyor. Bununla birlikte, iklim değişikliği tehdidi yaklaşırken, tartışmalı olsa da potansiyel çözümleri inceleme ve geliştirme çabaları devam ediyor.

Bir yanıt yazın