Veliaht Prens’in güçleri, silahlı gruplar arasında çatışmalarla sonuçlanan uzun bir çatışmaya girdi, Suudi kasasından milyarlarca dolar çekti ve Yemen’de dünyanın en kötü insani krizlerinden birine katkıda bulundu. ABD’nin baskısından sonra Suudi yetkililer, kuzey Yemen’deki sınır hattının kontrolünü ele geçiren Husilerle barış görüşmelerini başlattı.
Husilerin İsrail’e yönelik olduğunu iddia ettiği saldırıları engellemeye çalışmaktan ziyade barışın daha geçerli bir hedef haline gelmesiyle, veliaht prens barışın sağlanmasına öncelik vermeye başladı. Odaktaki bu değişim, Veliaht Prens’in Suudi Arabistan’ı 2030 yılına kadar küresel bir iş merkezi haline getirme ve bölgesel rakibi İran’a yakınlaşma anlamına gelse bile Orta Doğu’da devam eden çatışmaları çözme yönündeki daha geniş planının bir parçası olarak geliyor.
Suudi Dışişleri Bakanı Prens Faysal bin Farhan, Yemen’deki savaşı sona erdirme ve siyasi süreci kolaylaştıracak kalıcı bir ateşkes sağlama konusundaki kararlılığını dile getirdi. Suudilerin Yemen’deki yeni stratejisi doğrudan askeri eylemden uzaklaşmayı ve bunun yerine Yemenli gruplarla ilişkileri geliştirmeye odaklanmayı içeriyor. Yaklaşımdaki bu değişim, Husilerin Yemen’de fiilen zafer kazandığının anlaşılmasından kaynaklanıyor.
Gazze’de savaş başlamadan önce Husiler, ABD ve Suudi Arabistan’ın desteklediği bir barış anlaşmasını imzalamanın eşiğindeydi. Bu anlaşma onların iktidarlarını sağlamlaştırabilir ve uluslararası toplumun resmi olarak Yemen’deki savaşın sona erdiğini ilan etmesinin önünü açabilirdi.
